Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın, Edirne’de tutuklu bulunan HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı ziyaretinin yankıları sürüyor.
Ziyaret sonrası katıldığı bir YouTube kanalına çarpıcı açıklamalarda bulunan Arınç, Demirtaş’ın kendisine bundan sonrası için siyaset yapmayı düşünmediğini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmek istediğini ileri sürdü.
Açıklamaların gündem olmasının ardından Demirtaş ise son günlerde hakkında yayılan iddialara yazılı bir açıklamayla yanıt verdi.
Sosyal medya hesabından paylaşım yapan Demirtaş, “9 yıl boyunca suçsuz yere bir hücrede tutulmanın bin tane zorluğu vardır. Ancak halkın özgürlüğü, demokrasisi ve sulh mücadelesinin parçası olmak, tüm zorluklara karşı dayanma gücü, çelikten irade sağlar” ifadelerini kullandı.
Demirtaş, bazı açıklamaların kendi ağzından çıkmış gibi servis edilmesini ise misli bir dille eleştirdi.
Demirtaş, kendisine atfedilen sözlere ilişkin şu ifadeleri paylaştı:
“Beni en fazla zorlayan şeyse, imasında dahi bulunmadığım sözlerin, düşüncelerin bana mal edilerek dışarıda kamuoyuna aktarılmasıdır. Bunu yapanların niyetini sorgulayacak değilim fakat şunu herkes bilmeli ve emin olmalıdır; ben buraya onurumla, başı dik girdim, onurumu kimseye çiğnetmeden ve gene başı dik çıkarım veya burada ömrümün son gününe kadar kalırım. Benim için bunun alternatifi yoktur.”
Demirtaş, iyi niyetli dahi olsa kimsenin onun adına konuşamayacağını, kendi düşüncelerini gerektiğinde doğrudan paylaşacağını belirtti.
ARINÇ’TAN YANIT GELDİ
Demirtaş’ın yalanlamasının ardından Bülent Arınç da bir mesaj paylaşarak yanıt verdi.
Aktardığı hiçbir cümlede çarpıtma ya da uydurma olmadığını vurgulayan Arınç, “Çok net bir şekilde söylemek isterim ki aktardığım hiçbir cümlede ‘çarpıtma’ ya da ‘uydurma’ yoktur. İfadelerin doğruluğunun da arkasındayım. Kaldı ki görüşmemizin içeriğinin gizli kalması gerektiği noktasında aramızda ne görüşme esnasında ne de sonrasında herhangi konuşma geçmemiştir. Bugün açıklamasında kullandığı ‘çarpıtma’ ve ‘uydurma’ ifadelerini kabul etmem olası değil” dedi.
“Bugün yaptığı açıklamanın nedenini ve hangi kesimler tarafından rahatsızlık duyularak bu açıklamanın gerekliliğine ikna edilebildiğini anlayacak kadar siyasi tecrübem var” diyen Arınç, üzgün olduğunu belirtti.
Bülent Arınç şöyle devam etti:
“Kendisinin tutukluluğu hakkındaki düşüncelerimi bugüne kadar siyasi atmosferden müstakil olarak bir hukukçu gözüyle her daim anlatım ettim. Sayın Demirtaş’ın içerisinde bulunduğu şartları fazla iyi anlıyorum; bu yüzden de zaten ziyaretine gittim. Bir insanın ömründen bu şekilde 9 yılın alınmış olmasını bir türlü anlayamıyorum. Sayın Demirtaş da farkına varmalı ki bugün biçare iyi niyetliler ile maksatlı kötülerin arasında kalmış bulunuyoruz. Kendisinin içinde bulunduğu şartlardan kurtulması için iyilerin biraz daha güçlü olması lazım. Vicdanın, adaletin ve merhametin bugün fazla daha konuşulur olması ve kalplerde yer etmesi lazım. Kin ve intikam duygularının atılıp onun yerine insanı, insan olarak kabul etmek, kul hakkını düşünmek ve ahirette hesap vermeyi akla getirmek lazım. Ben bunun için çalışıyorum. Ben Sayın Demirtaş’a bugün kamuoyu ile paylaştığı fikirlerinden ötürü kızmıyorum ancak kırıldığımı da anlatım etmek isterim. Kendisinin tutukluluğu hakkındaki düşüncelerim hâlâ aynıdır. İnşallah en yakın zamanda ailesine ve sevdiklerine kavuşur.”
DEMİRTAŞ’TAN YENİ MESAJ
Bu arada Selahattin Demirtaş’tan, hakkındaki iddialara ve ‘terörsüz Türkiye’ olarak nitelenen sürece ilişkin yeni bir izah daha geldi.
Demirtaş’ın yazısı şu şekilde:
“Meclis Komisyonunun İmralı Adasına gidişi tartışılırken gündemin öbür yere kaydırılması fazla da müsait olmaz. Fakat benim ismim üzerinden yapılan tartışmalar, yakıştırmalar, dolaylı ve doğrudan şekillerde süreci de etkiliyor. Bu nedenle, birkaç konuya net olarak açıklık kazandırmamın iyi olacağı düşüncesiyle bu yazıyı kaleme alıyorum.
Dışarıda son radde kritik, hassas ve önemli bir süreç yürütülürken en son istediğim şey, benim gündemin başına oturtulmamdır. Şu günlerde acil ve barışın önünü açacak bir gelişme beklenirken yani Meclis Komisyonunun İmralı Adasına gidişi tartışılırken gündemin öbür yere kaydırılması fazla da müsait olmaz. Fakat benim ismim üzerinden yapılan tartışmalar, yakıştırmalar, dolaylı ve doğrudan şekillerde süreci de etkiliyor. Bu nedenle, birkaç konuya net olarak açıklık kazandırmamın iyi olacağı düşüncesiyle bu yazıyı kaleme alıyorum.
Umarım tüm spekülasyonlar ve lüzumsuz tartışmalar bu vesileyle son bulur.
1- Sayın Öcalan’ın inisiyatif aldığı, Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Bahçeli’nin de aka cesaretle sahiplendikleri, Sayın Özel başta olmak üzere muhalefetin de güçlü bir şekilde desteklediği sulh girişimlerinin içindeyim, yanındayım, arkasındayım. Bu konuda Sayın Öcalan ile aramızda bir rekabetin, ayrılığın ya da çatışmanın sözü bile edilemez.
Sayın Öcalan’ın rolü, misyonu ve tarihi sorumluluğu son radde önemlidir ve bunları ancak kendisi yerine getirebilir, ben iç bir başkası değil. Benim demokratik siyasetteki rolüm ve misyonum da sulh çabalarını destekleyecek ve tamamlayacak niteliktedir. Bunu da benim dışımda ve benim adıma kimsenin yerine getirme şansı yoktur.
Bununla birlikte, İmralı ile Edirne koşullarında bu misyonu sağlıklı bir şekilde tamamlama imkanımız yoktur. Bu da bir gerçektir; dayatma, pazarlık veya şart değildir. Umarım Meclis Komisyonu İmralı’ya gider ve ne demek istediğimi yerinde görür, gözlemler, ilk ağızdan tüm gerçekleri dinler.
2- Benim kimseye karşı kinim de nefretim de yoktur; öyle bir lüksüm de yoktur. Ola ki bir gün özgür koşullara kavuşursam ve kendileri de kabul ederlerse Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Sayın Özgür Özel, Sayın Devlet Bahçeli, Sayın Ali Babacan, Sayın Ahmet Davutoğlu, Sayın Fatih Erbakan, Sayın Erkan Baş, Sayın Mahmut Arıkan, Sayın Müsavat Dervişoğlu iç olmak üzere tüm siyasi aktörlerle sima yüze görüşmeyi, varsa teklif ve eleştirilerini dinlemeyi, kendi görüşlerimi ve ülkenin geleceği yararına düşüncelerimi samimiyetle paylaşmak isterim.
Bunu da hiçbir siyasi ikbal, koltuk, makam, mevki hesabına girmeden içtenlikle yaparım. Eğer Sayın Cumhurbaşkanı demokratik reformlarla yeni bir sayfa açmayı ve ülkeyi bambaşka sosyal ve ekonomik koşullara taşımayı hedefleyen bir politikayı hayata geçirmeyi ciddiyetle ortaya koyarsa tıpkı sulh sürecini koşulsuz desteklediğim gibi bunu da tereddütsüz desteklerim.
3- Ben siyasete Demokratik Toplum Partisi DTP’de girdim ve siyasi geleneğimizin bugünkü temsilcisi DEM Parti benim biricik partimdir. Bir gün siyasette olma zorunluluğum ortaya çıksa bile benim evim, yuvam DEM Parti’dir. Başka parti kuracağıma, öbür partiye geçeceğime yönelik her yorum sadece spekülasyondur.
4- Siyasi mücadele sadece siyasi partilerin çatısı altında yürütülmez. Yaşamın her alanı politiktir ve mücadele zeminidir. Aktif siyasette olmasam bile aktif mücadelenin her zaman içinde olmaya devam ediyorum, edeceğim.
Belirttiklerim dışında her şey yakıştırmadır, yorumdur, spekülasyondur.
Önce barışı, sonra adaleti, eşitliği ve kardeşliği hep beraber sabırla, adım adım inşa edeceğiz. Umutsuzluğa, karamsarlığa, yılgınlığa yer yok. Mutlaka başaracağız.
Şimdi gözümüz kulağımız, Meclis Komisyonunun alacağı acar ve tarihi kararda olacak.”
GÜNDEM
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
27 dakika önceGÜNDEM
57 dakika önceGÜNDEM
1 saat önceGÜNDEM
1 saat önce
1
Tur otobüsü kaza yaptı: 1 ölü, 2 yaralı
3380 kez okundu
2
Mardin'de şüpheli ölüm: 14 yaşındaki Elif yaşamını yitirdi
3099 kez okundu
3
Motosiklet kazasında iki kişi feci şekilde can verdi
2757 kez okundu
4
RTÜK Başkanı Şahin, sokak röportajlarını hedef aldı
2157 kez okundu
5
Deprem protestosuna müdahale gözaltılar var
2151 kez okundu