İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin Zafer Partisi ile ittifak yapacağı iddialarına ilişkin “Her konunun zamanı gelince konuşulmasından yanayım. İttifaklarla alakalı bir konu görüşülecekse, seçim takviminin belirlenmiş olması gerekir.” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, gençlerin sosyal medya üzerinden yönelttiği soruları yanıtladı.
“‘Zafer Partisi ve İYİ Parti beraber yol yürüyecek’ yönünde bir açıklamanız oldu. Ümit Özdağ, CHP’nin Mansur Yavaş’ı namzet göstermesi durumunda destekleyeceklerini anlatım etti. Siz de bu görüşe katılıyor musunuz” sorusu üzerine Dervişoğlu, şunları söyledi:
– Benim böyle bir cümlem yok. Her konunun zamanı gelince konuşulmasından yanayım. İttifaklarla alakalı bir konu görüşülecekse, seçim takviminin belirlenmiş olması gerekir. Bir şeyi önceden söyleyince ya da zamanından önce dile getirince, farklı farklı şeylerle uğraşmak durumunda kalıyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir cumhurbaşkanı adayı belirlendi fakat o adayın akıbetiyle ilgili Türkiye’de yaşananların ne olduğunu hep beraber görüyoruz. Dolayısıyla arkadaşın sorusunda anlatım ettiği türden bir hüküm cümlesi kurmadım. Türk milletini birleştirmek gibi bir misyonumun olduğunu gittiğim her yerde anlatım ediyor ve cumhurbaşkanlığı seçiminde nasıl bir tavır sergileyeceğimizi de zamanı gelince yetkili kurullarımızda istişare ederek belirleyeceğimiz söylüyorum. Zamanından önce tartışılan birtakım konuların Türkiye’nin gerçek gündemini öteleme riskini de beraberinde getirdiğini dile getiriyorum. Buna fazla özen göstermemiz gerekir. Çünkü ileride yapacaklarımızın işaretlerini bugünden verince bazılarının iştahını kabartıyorsunuz. Bu konuda fazla hassas davranmak gerekir.
İYİ Parti’ye bir misyon yüklenmeye çalışıldığını savunan Dervişoğlu, “Bizi dar bir alanda tutmayı hesaplayan bir siyaset mühendisliği tarafı da mevcut işin. Toplumun tüm kesimlerini birleştirerek, müşterek bir us inşasına ihtiyaç duyulduğu kanaatini taşıyorum” değerlendirmesini yaptı.
“Hükümet olduğunuzda 2002’den sonra yapılan ve yapılmayan her şeyin hesabını siyasilerden soracak mısınız” sorusuna Dervişoğlu, “E gayet tabii. Bir süreç değerlendirmesi yapılacaktır” yanıtını verdi.
İYİ Parti’deki sandalye sayısının nasıl düştüğü sorusuna Dervişoğlu, şu yanıtı verdi:
43 vekil 29’a, 14’ü istifa ederse düşer. Şimdi diyecekler ki güldü. Bu gülünecek bir durum. Peki sebep gülüyorum? Adalet ve Kalkınma Partisi’ne ne kadar fena söz söyleyen varsa, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne; Cumhuriyet Halk Partisi’ne ne kadar kem söz söyleyen varsa, o da Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçti. Bu bir siyasi ahlak sorunudur. Bu soruna ahlaken bakmak zorunda olduğum için direkt yanıt veremem. Partimden ayrılan herhangi bir kişiyle alakalı olarak bu zamana kadar olumsuz bir beyanda bulunmadım. Hiç kimseyi de kararından caydırmak için özel bir tümce kurmadım. Siyasi ahlak düzeyinde ele alınması icap eden konuyu, öbür bir tarafta kişileri incitecek bir biçimde kullanmak istemiyorum. Ama siyasi ahlak sorununun altını çiziyorum ve Türkiye’nin bir siyasi ahlak yasasına ihtiyaç duyduğunu da bir kere daha tekrarlıyorum.
Bunlar şimdi yeniden konuşulmaya başlandı. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin anayasa değişikliğini ya da erken seçimin şartlarını oluşturmak için milletvekili aritmetiğinde bir takım lehine değişiklikler yapma yolunda çalışmaları var. Bizim partimizden milletvekilleri, öbür partilere geçerken o partileri uyardım. ‘Bu yapılan yanlış iş, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin değirmenine ab taşıyacak, ileride belediye başkanı ve milletvekili transferleriyle sizler de muhatap olacaksınız’ demiştim. Şimdi onun sonuçlarını görüyoruz. Gidene git diyemeyiz. Genel Başkan olmadan önce de bir kısım dost gitmişti. Genel Başkan olduktan sonra da bu gidişler devam etti. Siyaset gidenlerle değil kalanlarla yapılıyor. Giden hiç kimse, benim siyaseten rahatsız olmama vesile olacak bir adım atmış saymasın kendisini. Kendi ikbali, istikbali, hedefi ve beklentisi için bu gidiş gelişler söz konusu olmuştur. Ama dediğim gibi; siyasetin gidenlerle değil, kalanlarla yapılacağı kanaatini taşıyorum.
Bir öbür sosyal medya kullanıcısının, gençlerin cemaat ve tarikat yurtlarına mecbur bırakıldığı yönündeki paylaşımı üzerine Dervişoğlu, şunları söyledi:
– Bunun nelere sebep olduğunu geçmiş dönemde yaşanmış olaylarda gördük. Hassasiyetle takip ettiğimiz bir konu. Üniversite öğrencilerinin barınma ihtiyaçlarının mutlak suretle devlet tarafından karşılanması gerekir. Türkiye’nin her yerinde üniversite açacağız diye, apartman üniversitelerinin de açılmasına vesile olan bu sistem bazı handikapları beraberinde getiriyor. Dolayısıyla bu hal mutlak suretle aşılmalı. Öğrencisini barındıramayan devlet olmaz. ‘İmkanlarımız bu kadar demekle’ de bu sorumluluktan kurtulamazsınız. Çünkü statüsü doğru belirlenmemiş birtakım yurtlarda, olumsuz olayların yaşanabilme ihtimali de söz konusu. Ayrıca bunlar yaşandıkça, kamuoyunda da tartışılıyor. Bu konuyla ilgili hemen ve hiç zaman kaybetmeden devletin hal almasından yanayım. Öğrencisini barındırmayan, öğrencisini doyuramayan, öğrencisinin mezun olduktan sonra geleceğini düşünmeyen devlet olmaz. ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin imkanları bu kadardır’ deyip de bu sorundan kaçılmaz. Birçok alandaki israftan vazgeçersiniz ve barınmaya muhtaç öğrencinizin barınma ihtiyacını garanti altına alırsınız.
Dervişoğlu, “İşaret ettiğiniz alanlar tarafından oluşturulmuş yurtların farklı farklı faaliyetleri de söz konusu oluyor. Bunun da üzerinde dikkatle durulması gereken bir konu olduğu kanaatini taşıyorum. Bu meydan hiç abes geçirilemez. Aynı zeka düzeyinde iki kişiyi alıp, farklı bir biçimde eğitirseniz; birinden Nobel meydan bir ilim adamı çıkar, diğerinden de istediğinizi çıkarabilirsiniz. Dolayısıyla devlet, kendi evladını kendinden olmayana emanet etmemelidir. Devleti yönetenler, bu başı bozukluğun neye sebep olduğunu görerek ileriye dönük tedbirleri almaktan geri durmamalıdır” diye ekledi.
“İYİ Parti’nin öbür milliyetçi partilerden farkı nedir” sorusu üzerine Dervişoğlu, şu görüşleri dile getirdi:
– Milliyetçilik deyince onun aklına ne geliyor ki bu soruyu sordu? Onun gözünde milliyetçilik daha fazla emniyet politikalarını temel alan, beka sorunlarıyla meşgul olan, öbür alanlarda fikri olmayan vatan, millet, Sakarya’dan ibaret bir dünya görüşü gibi görülüyor. Oysa Türk milliyetçiliği, Cumhuriyet’in kurum felsefesidir. Türk milliyetçiliği olmasaydı, Cumhuriyeti inşa edebilmemiz olası olmazdı. Cumhuriyet’in içinde ne varsa, Türk milliyetçiliğinin onu kapsayacak hale getirilmesi lazımdır. Mesela gayrisafi milli hasılayı artırmak Türk milliyetçilerinin sorunu olmalıdır. Vatan ve hudut savunması kadar önemli addedilmelidir, milli değerlerin yaşatılması kadar önemsenmelidir. Kişi başına gelirin yükseltilmesi, 50 bin doların üzerine çıkarılması, Türkiye’nin geleceğine dair tüm projelerin yaşama geçirilmesi, sanayi devriminin gerçekleşmesi, teknoloji alanında yükselmenin temin edilmesi, hürriyet ve istiklal kadar özgürlükler ile demokratik adalet ve arayışlar da önemsenmeli. Eğer bir toplumsal hareket, toplumun tüm kesimlerini kapsayıp, kavrayacaksa; onun kültür ve sanat dinamiklerinin üzerine inşa edilmesi gerekir. Dolayısıyla bu ülkede yaşayan insan, Cumhuriyet’in değerlerine bağlı kalarak ozanın sazına da ses olmayı, ressamın tuvalinde renk olmayı, şairin şiirinde dize olmayı, yazarın kitabında sayfa olmayı beceremezse; ülkesine bir şey verebilme imkanına da sahip olamaz. Milliyetçileri dar bir alana sıkıştırarak, sadece emniyet sorunları akla gelince hatırlayan zihniyeti ben yadırgıyorum. Milliyetçilik deyince aklınıza sebep bu geliyor? Cumhuriyeti kuranlar da Türk milliyetçileriydi, öbür başka şeyler düşündüler. Bataklık olan yerlerde çiftlikler oluşturdular. Türkiye’nin ihtiyacını karşılayacak -şimdi satıldı ama- fabrikalar kurdular. Bütün yurdu demir yollarıyla, yollarla döşettiler. Onların kendilerine miras bıraktıkları yöneticiler de elektriği olmayan bir Türkiye’yi ışığa kavuştular. Okulu olmayan bir Türkiye’yi okula kavuşturdular. Elektrik direklerinde tel oldular. Su gitmeyen yerlere ab oldular. Geçmiş dönemlerde yaşanmış şeylere bakın. ‘Bunlardan bir şey olmaz’ denildiği dönemlerde Türkiye’ye aka hamleler yaptırdılar.
– Türkiye’nin asli meseleleriyle meşgul, emniyet ve jeopolitik özelliğimizden kaynaklı risklerin farkında fakat özgürlüklerle de meşgul olacak kadar görevinin şuurunda insanlar olarak görsünler bizi. Demokrat insanlar olarak görsünler. Bu alanda sorgulamaktan, gençliğimden beri fazla muzdaribim. Türkiye’nin genç nesillerinin hem Cumhuriyet’in değerlerine bağlı olması hem evrensel haklardan yararlanabilmesi, demokratik adalet ve hürriyetlerini doğru kullanması gerektiğine inanıyorum. Bizi bir yere sıkıştırmayın. Bu ülkenin insanları bunu adalet etmiyor. Cumhuriyet bunu adalet etmiyor. Ama ne hazindir ki Türkiye’de neredeyse çeyrek asırdır bu tartışılıyor. Yeni gençliği bu tartışmanın dışına çıkarmak gerekiyor. Biz bu tartışmanın yeteri kadar yorgunuyuz zaten. Onun için diyorum; hedefimiz bir gencin hedefi. Türkiye’nin ekonomik durumuna bakarak ‘Orta gelir tuzağının içinde olmak bana yakışmıyor. Dolayısıyla milli geliri 50 bin doların üstüne çıkarabilecek bir çabanın içindeyim’ diyecek. ‘Sanayinin, katma paha odaklı güçlendirilmesini temin etmeliyim. Topraklarımızı ekilebilir kılmalıyım. Çorak toprakları suyla buluşturmalı ve Türkiye’yi bir üretim cennetine dönüştürmeliyim. Küçük ve orta ölçekli sanayiciyi içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtarabilecek tedbirleri almalıyım. Bütün bunları yapabilmek için özgür bir Türkiye yaratmalıyım. Konuşan bir Türkiye yaratmalıyım. Hakkın, hukukun, demokrasinin yargıç kılındığı bir ülke hayali kurmalıyım’ demesi gerek.
Milliyetçilerin birleşmesi yönünde yapılan çağrılara da değinen Dervişoğlu, “Cumhuriyet zaten milliyetçileri birleştirdi. Türklük bir etnik tanımlama değil ki. Bir vatandaşlık tanımı. ‘Kim, hangi kökten geldi’ işaretlemesi yapılmıyor. Bizi vatandaşlıkta eşitleyen Cumhuriyet ve o Cumhuriyet’e kurum felsefesi olan tanımlamalar, zaten bizi geleceğe karşı mesul kılıyor. Ama ne hikmetse bizleri hep geçmişe ya da tarihe karşı mesul tutuyorlar. Biz geleceğe karşı sorumluyuz. Ve o sorumluluğun gereğini yerine getirmek için de konuşan, demokratik, aydın, kalkınmış bir Türkiye’yi müştereken inşa edeceğiz. Hayalimiz budur” diye ekledi.
GÜNDEM
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
7 dakika önceGÜNDEM
1 saat önceGÜNDEM
1 saat önceGÜNDEM
2 saat önce
1
Tur otobüsü kaza yaptı: 1 ölü, 2 yaralı
3381 kez okundu
2
Mardin'de şüpheli ölüm: 14 yaşındaki Elif yaşamını yitirdi
3101 kez okundu
3
Motosiklet kazasında iki kişi feci şekilde can verdi
2760 kez okundu
4
RTÜK Başkanı Şahin, sokak röportajlarını hedef aldı
2158 kez okundu
5
Deprem protestosuna müdahale gözaltılar var
2152 kez okundu