Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu,, DEM Parti heyetinin ziyaretine ilişkin yazılı izah yaptı.
İmamoğlu’nun açıklamaları şöyle:
Ülkemiz ve bölgemiz, kritik ve zorlu bir eşikten geçiyor. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında milletimizin istiklal ve istikbalini korumak ve Türkiye’yi adalet ettiği konuma yükseltebilmek için içeride ve dışarıda kararlı ve acar adımlar atmamız gerekiyor. Milletimizin yaralarını sarmanın yolu çatışmanın yerini barışın, ayrışmanın yerini birlik ve beraberliğin, ülkemizin yıllardır yaşadığı fena yönetimin yerini milletin hakkını, refahını ve geleceğini düşünen bir idare anlayışının almasından geçiyor.
Bu çerçevede, DEM Parti’nin değerli benzer umumi başkanları Sn. Tülay Hatimoğulları ve Sn. Tuncer Bakırhan’ın geçtiğimiz Perşembe günü Silivri Cezaevi’nde bizleri ziyareti son radde değerli ve önemlidir. Sayın benzer umumi başkanlarla ülkemizin ve bölgemizin durumunu, PKK’nın kendini feshetmesini müteakiben atılması gereken adımları, Kürt meselesinin çözümünü, ulus iradesinin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu süreçteki önemini, ülkemizde siyasallaşmış yargı eliyle muhalefetin kuşatılmasını ve memleketimizin ahvalini etraflıca ele alarak görüş alışverişinde bulunduk.
Türkiye’nin terörsüz ve çatışmasız bir döneme girmesi, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında barışa, huzura ve gerçek manada demokratik bir hukuk devleti olmamıza ve güçlü bir geleceğe ilerlememize aka katkıda bulunacaktır. Türkiye, tarihin bu kritik ve zorlu eşiğinden demokrasinin, hukukun ve barışın rehberliğinde başı dik ve güçlü bir biçimde geçecektir. Cumhuriyetimizin ve milletimizin kaderini, gene milletin iradesi ve azmi belirleyecek; demokratik, güçlü ve müreffeh Türkiye’yi milletimiz tarihe nakşedecektir. Bu yolda emin adımlarla yürürken, ülkemizde ve bölgemizde çatışmalara karşı barışın üstünlüğünü tesis edecek, koruyacak ve yüceltecek, kararlı ve acar adımları atacak olan irade, milletimizin asırlardır coğrafyamıza emsal olan ferasetinde, aklında ve ahlakında mevcuttur.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin demokrasiyle taçlanacağı ikinci yüzyılından itibaren ebedi bir kardeşliğin ve ulus olmanın gereğini güçlü adımlar atarak başarmalıyız. Yıkılmaz, sarsılmaz olan demokratik Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ay yıldızlı bayrağımızın altında müreffeh, eşit ve adil günlere hepimizi taşıyacaktır. Aziz Atatürk’ün, devletimizin ve milletimizin özüne nakşettiği “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesini ülkemizde ve bölgemizde kalıcı bir barışın teminatı olarak görüyoruz. Atatürk’ün bu sarsılmaz ve her daim geçerli olan emaneti, toplumsal barışa, ortak vicdana ve insanca yaşama duyulan özlemin ifadesidir. Bölgemizde yaşanan derin sorunlara, çatışmaların ve savaşların sonlanmasına ilham kaynağı olmalıdır.
Anadolu asırlardır nice medeniyetin ve devletin beşiği olmuştur. Topraklarımızın tarihinin en başarılı ve en güzel hikayesiyse huzura, barışa ve refaha kavuşmuş Türkiye Cumhuriyeti olacaktır. Türk, Kürt bu ülkenin tüm vatandaşları aynı çatının altında aynı geçmişi, aynı devleti, aynı vatanı, aynı bayrağı paylaştığımız gibi aynı geleceği paylaşıyoruz. Kalplerimiz aynı dili konuşmakta ve aynı heyecanla istikbale bakmaktadır. Şimdi zaman, kalpleri bir atan bu güzel milletin her bir ferdini, gerçek manada devletimizin eşit hissedarı haline getirme zamanıdır. Kürtler de iç pek fazla kesimden vatandaşımızı kendilerini devletimizin eşit hissedarı hissetmekten alıkoyan hususları düzenlememiz ve geleceğe emin adımlarla yürümemiz gerekiyor. Devletimizin ve milletimizin geleceği için, ülkemizi kaos, kriz ve istikrarsızlığa sürükleyen değil; demokrasi, sulh ve refaha taşıyan bir idare anlayışının ulus iradesi rehberliğinde Türkiye Cumhuriyeti’nin yolunu aydınlatması aka ehemmiyet taşıyor. Bu mesele, Türkiye meselesidir! Barışın yolu Türkiye Cumhuriyeti’nin yolu olacaktır. Ortadoğu’da bir kutup yıldızı misali parlayan Türkiye Cumhuriyeti, barışın, güvenin ve adaletin taşıyıcısı olacaktır.
Bu hususta, hem Türkiye’de terör ve çatışmanın son bulması için halihazırda yürütülen sürecin hem de Kürt meselesinin eşitlik ve demokratik Cumhuriyet prensipleri etrafında çözülmesi için gereken adımların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulacak bir komisyon etrafında, şeffaf ve katılımcı bir iradeyle ve aciliyetle atılması gerektiğini düşünüyorum. Barışın ve demokrasinin koşulu olmaz. Terör ve çatışmanın bir daha nüksetmeyecek biçimde sonlandırılabilmesi ve Kürt meselesinin vatandaşlarımızın hepsinin içine sinen bir biçimde çözülebilmesi için bu konuların kapalı kapılar ardında değil milletin ve meclisin rehberliğinde müzakere edilmesi gerekiyor.
Bu çerçevede şunu bilhassa vurgulamak isterim: Ülkemiz tüm kurum ve kurallarıyla demokrasiye ve hukukun üstünlüğü ilkesine dönmeden Kürt meselesi kalıcı bir biçimde çözülemez. Kürt meselesini çözmeye çalışırken muhalifleri düşmanlaştıran, CHP’ye ve muhalefete hasım hukukunu reva gören bir zihniyet, sorunlarımızı kalıcı bir biçimde çözemez. Kimse unutmasın: Türkiye’nin birinci partisi olan CHP’yi yok sayan girişimler, milletin sesine kulaklarını tıkayan ve koltuk hırsını milletin istikbalinin önüne koyan bir anlayış, ülkemizin geleceği için atılması gereken adımların samimiyetinin milletimiz nezdinde sorgulanmasıyla karşılaşacaktır.
GÜNDEM
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
26 dakika önce