İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuncay Taymaz, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığınca (AFAD) merkez üssü Marmara Denizi ve İstanbul’un Silivri ilçesinde meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki depreme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bu depremin kendi yaptıkları hesaplamalara göre 6,3 büyüklüğünde olduğunu belirten Taymaz, sarsıntının Marmara Denizi’ndeki fay zonlarında daha önce kırılmamış bir parçayı etkilediğini söyledi.
Silivri-Kumburgaz havzası karşısında, Orta Marmara’nın sırt kesiminde 26 Eylül 2019’da 5,8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiğini, onun kırdığı ve yarım bıraktığı yerin devamında olan 23 Nisan’daki depremin yaklaşık 20-25 kilometrelik bir fayı kırdığını aktaran Taymaz, “Bu deprem, 10 kilometre derinlikte kırarak, yüzeye ulaştı. Ana yüzeydeki kırık deniz tabanına ulaşmadı. Derinlerde yaklaşık 90 santimetrelik bir yer değiştirmeye sebep oldu.” dedi.
Prof. Dr. Taymaz, depremin etkisinin bilhassa Marmara Bölgesi’nin kuzeyindeki İstanbul’un zayıf zeminlerinde hissedildiğine dikkati çekerek, böylesine ufak bir depremde bu kadar aka bir sarsıntının hissedilmesinin birçok yerde çürük zeminler olduğunu, buna müsait üst yapıların bulunmadığını gösterdiğini vurguladı.
Depremin bir yönüyle uyarıcı bir işlev gördüğünün altını çizen Taymaz, “Hem AFAD hem de merkezi ve yerel yöneticiler açısından bize adeta bir tatbikat veya prova imkanı sundu. Kendimizi test etme fırsatı yakaladık. ‘Neredeyiz, ne durumdayız, oturduğumuz bina ya da yaşadığımız mekan güvenli mi?’ gibi önemli soruları sorgulamamıza sebep oldu. Havanın aleni olması nedeniyle de adeta bir tatbikat havası yaşandı.” diye konuştu.
Prof. Dr. Taymaz, deprem sonrasında meydana gelen artçı sarsıntıların olumsuz etkilerinden biri olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
-Deprem, Büyükçekmece açıklarında ‘Kumburgaz Sırtı’ dediğimiz bir bölgeye kadar ilerledi. Ancak oradaki enerji yeterli olmadığı için o kısmı kıramadı. Şu lahza yaklaşık 10-15 kilometrelik bir kırılmamış parça duruyor.
-Bu bölge, tıpkı 26 Eylül 2019’daki gibi 5,8 büyüklüğünde bir deprem üretebilir. Ancak bu, Marmara’da beklenen aka yıkıcı depremle aynı düzeyde bir tehdit oluşturmuyor. Bu elbette fena fakat bu büyüklükteki bir deprem, fazla aka yıkımlara sebep olmayacaktır.
-Fakat şayet bu sırt da kırılırsa Yeşilköy-Bakırköy açıklarından başlayıp Çınarcık’a uzanan iki fay kolu bulunuyor. Şu lahza bu kollar kilitli durumda. Biz bunlara ‘sessiz zon’ yani ‘uyuyan fay’ diyoruz. Bu faylar tetiklenirse işte o zaman uzun süredir beklenen aka Marmara depremi gerçekleşebilir.
Prof. Dr. Taymaz, depremin yavaş ve kademeli ilerlemesinin ise olumlu bir tarafı olduğunu, bunun fayın yavaş yavaş ve ufak parçaları kırarak ilerlediğini gösterdiğini anlattı.
Kahramanmaraş merkezli depremlerde olduğu gibi onlarca fayın aynı anda ve zincirleme biçimde kırılmadığına işaret eden Taymaz, “Bu depremin olumlu tarafı. Bir miktar sismik enerji boşaldı, stres azaldı. Ama deprem sismolojisi açısından olaya bakacak olursak fazla rehavete kapılmamamız lazım. Beklenen depremin gününü biraz yaklaştırdı diyebiliriz fakat ‘bugünden yarına, 3 haftaya, 3 yıla, 10 yıla kadar’ gibi bir tarih vermek söz konusu değil.” değerlendirmesini yaptı.
Prof. Dr. Taymaz, kentte meydana gelebilecek aka bir depremde en fazla zararın zayıf zeminler, nehir yatakları, deniz kenarları, taraçalar, alüvyon havzaları, plajlar, kumullar, çökelti adaları, bataklık alanlar, heyelan bölgeleri ve fay hatlarına en yakın yerlerde görülebileceğini anlatım etti.
Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın Bakırköy ve Yeşilköy açıklarına yaklaşık 8-9 kilometre uzaklıkta olduğuna değinen Taymaz, günümüz inşaat mühendisliği, mimarlık ve yer bilimleri sayesinde, deprem etkilerini azaltan sistemlerin geliştirildiğini anlattı.
Taymaz, sismik izolatörlerin bu teknolojilerden biri olduğunu, araçlardaki amortisör sistemlerine ya da yaylı koltuklara benzettiği bu sistemlerin deprem anında binanın daha güvenli hareket etmesini sağladığını anlatım etti.
Bu cin teknolojilerin artık daha ulaşılabilir hale geldiğine dikkati çeken Taymaz, bilhassa kamu binaları, hastaneler, okullar, viyadükler, metrolar ve barajlarda yaygın kullanılan sistemlerin inşaat maliyetini en fazla yüzde 10-15 artırdığını vurguladı.
Prof. Dr. Taymaz, merkezi hükümetin, yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının ellerinden geleni yaptıklarını aktararak, “Bizim de bir domates alırken gösterdiğimiz hassasiyeti hane ya da arsa alırken göstermemiz gerekiyor.” dedi.
-Orta Marmara, Silivri ve Kumburgaz havzasında 26 Eylül 2019’da 5,8 büyüklüğünde bir deprem oldu. Aynı zonun devamında 23 Nisan 2025’te 6,2 büyüklüğünde deprem oldu. Demek ki o fay bıraktığı yerden 4,5-5 yıl stres biriktirmiş.
-Ben 3-5 yıl burada aka bir deprem beklemiyorum. Eğer buradaki depremlerin yapısı derinliğe doğru fazla güçlüyse, kıramayacaksa bu kilitlenen kısım bu sefer Silivri ve Kumburgaz havzalarının batısına yönelecek.
-Orta Marmara, Tekirdağ açıklarında kırılmayan fay parçacıklarımız var. Şarköy’den Saroz Körfezi’ne kadar uzanıyor ki en son 1912’de kırılmıştı.
Orası da 7,2’lik deprem üretmişti. 1912’den günümüze kadar orada aka bir deprem olmadı.
-Biz doğuya doğru (Marmara’nın) bir yönelim beklerken batıya yönelip oradaki ufak segmentleri kırabilir. Onlar da en az iki tane 6,8’lik ve 7’lik deprem demek. Benim beklentim bunların biricik tek olması. Kahramanmaraş’ta olduğu gibi zincirleme halinde olursa o zaman İstanbul’un kuzeyi, güneyi fark etmez. Pek fazla yerde yıkımlar görebiliriz.”
GÜNDEM
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
38 dakika önceGÜNDEM
1 saat önceGÜNDEM
1 saat önce