Türkiye’yi karanlık bir kumpasın içine sürükleyen ve yandaş gazetelerin birbirinin kopyası manşetlerle çıktığı, hep bir ağızdan “Darbe” diye adlandırdıkları “Ergenekon Operasyonları”nın FETÖ kumpası olduğu tescillendi.
İstanbul Ümraniye’de 2007 yılında bir gecekonduda ihbar üzerine ele geçirilen el bombalarıyla başlayan operasyon dalga dalga yayıldı.
Aralarında generaller, gazeteciler, akademisyenler, siyasetçiler ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin de bulunduğu yüzlerce şahıs gözaltına alındı.
Ergenekon kumpası onlarca hayatı kararttı, aileleri parçaladı, kahraman Türk askerlerini itibarsızlaştırıp terör örgütü üyesi gibi gösterdi. Öylesine ki terörist Şemdin Sakık gizli tanık olduğu Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ sanık sandalyesine oturdu.
BİR İTİRAFLA BAŞLADI
Zamanla Ergenekon’un bir FETÖ kumpası olduğu ortaya çıktı. Suçlu gösterilip linç edilenler aklandı, geriye boşu beyhude çekilmiş acılar kaldı.
Geçtiğimiz günlerde yaşanan bir gelişme yeni operasyonu tetikledi. Vicdan azabı çektiğini söyleyen bir FETÖ sanığı, anlatım verdi ve kumpasın detaylarını anlattı. Önceki gün yapılan operasyonda Ergenekon kumpasında rol oynadıkları tespit edilen 6 FETÖ firarisi, 18 yıl aradan sonra yakalandı.
Ümraniye bombalarının bulunduğu sandıkta yeniden inceleme yapıldı. Güncel incelemede, operasyon tarihinde Jandarma İstihbarat Şubesi’nde yüzbaşı rütbesiyle görev yapan ve FETÖ’den halen tutuklu bulunan bir kişinin parmak izine rastlandı.
Böylece Ergenekon’un ilk günden kumpas olduğu bir kere daha tescillendi.
3 KİŞİ DAHA ARANIYOR
Operasyonda İstanbul, Trabzon, Balıkesir ve Eskişehir’de 6 zanlı yakalandı. Aynı soruşturma kapsamında 3 kişinin daha aranıyor. Aralarında MİT mahrem bina imamının da bulunduğu zanlılardan ikisinin yurt dışına kaçma hazırlığı içinde olduğu belirlendi.
Zanlıların, Ergenekon kumpası soruşturmaları öncesinde örgütün kripto yapılanmalarında farklı kademelerde görev yaptıkları belirlendi.
Zekeriya Öz’e Mercedes tahsis edilmişti.
Zirve Yayınevi katliamından Gazeteci Hrant Dink cinayetine kadar FETÖ terör örgütünün hemen her pasaklı işinde parmağı bulunan Zekeriya Öz, Ergenekon kumpasının da savcısıydı.
Ergenekon kapsamındaki ilk iddianame Zekeriya Öz ve FETÖ üyesi olmaktan ceza meydan öbür savcılar Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın tarafından hazırlandı. Düzmece delillerle hazırlanan iddianame sonucu aralarında gazeteciler, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları üyeleri, çok sayıda komutanın da bulunduğu 86 sanıklı kumpas davası başladı. Sanık sıfatıyla yargılanan isimler 2003-2004 yıllarında mevcut hükümeti silah zoru ile devirip anti-demokratik yollarla devlet idaresini ele geçirmeyi planlamak ve bu çerçevede Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven kod adlı darbe planlarını hazırlamakla suçlandı.
ARINÇ ‘PARDON’ DEMEDİ
Öte yandan, o dönem Manisa Milletvekili olan ve sonrasında TBMM Başkanlığı yapan Bülent Arınç da, Ergenekon operasyonu ile ilgili “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” yorumu yaptı. Yıllar sonra sorulduğunda “Pardon demiyorum” ifadesini kullandı.
TARİHE GEÇEN KARE
Merhum sanatçı Tarık Akan’ın, Silivri’de barikatları zorlarken görüntülendiği bu kare, Ergenekon kumpasının unutulmaz anları arasında yerini aldı.
Ergenekon sadece bir dava değildi. Bir milletin inançla, onurla, bilimle yoğrulmuş evlatlarına kurulmuş bir tuzaktı. “Ergenekon” adıyla başlatılan o büyük kumpas, yalnızca Türkiye’nin en parlak beyinlerini değil, vicdanını da kararttı. Adaletin tıpkı bugün gibi sustuğu karanlık dönemde birer birer hayatlarını kaybettiler. Adalet geciktiğinde ölüm bile hüküm giyer!
Yarbay Ali Tatar
Adı, düzmece bir ihbar mektubuyla “amirallere suikast” davasına eklendi. Tutuklandı, 10 gün sonra itirazla serbest kaldı. Ama iki gün sonra yeniden yakalama kararı çıktı.
Teslim olmaya hazırlandığı sabah, geride şu notu bıraktı: “Onurumu korumak için canımı veriyorum.”
Cenazesinde, “suikast düzenlemekle suçlandığı” Oramiral de gözyaşları içindeydi.
– Kuddusi Okkır
Ergenekon’un “finansörü” olmakla suçlandı. Cezaevinde akciğer kanseri oldu. Hastalık beynine ve kemiklerine sıçradı. “Delilleri karartabilir” gerekçesiyle tahliyesi geciktirildi. Serbest kaldıktan yalnızca 5 gün sonra hayatını kaybetti.
Türkan Saylan
Ömrünü cüzzamla ve cehaletle mücadeleye adamış bir doktordu. Binlerce kız çocuğuna eğitim yolu açan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin kurucusuydu. 13 Nisan 2009 sabahı, kanser tedavisi görürken evi polislerce basıldı; 1 ay sonra, sessizce aramızdan ayrıldı.
İlhan Selçuk
Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarıydı, kalemi silahtan daha güçlüydü. “Silahlı terör örgütü yöneticiliği” suçlamasıyla gözaltına alındı. Beynindeki damar tıkanıklığı ilerledi, böbrek yetmezliği başladı. Tutuksuz yargılanırken hayata veda etti.
Kaşif Kozinoğlu
MİT’te yıllarını yurt için harcadı. Ergenekon iddiasıyla tutuklandı. Henüz mahkeme önüne çıkamadan, cezaevinde yürek krizi geçirdi. Bir hafta sonra savunmasını yapacaktı — yapamadı.
Mehmet Koral
2009’da tutuklandı. Cezaevinde beyin kanserine yakalandı. Tahliyesi için defalarca başvurdu, fakat “kaçma şüphesi”yle reddedildi. Karar çıktığında artık çok geçti. Hastalığı ilerlemişti; iki yıl sonra yaşamını yitirdi.
SÖZCÜ Ergenekon’un başta kahraman Türk ordusu olmak üzere vatanseverlere kurulmuş bir kumpas olduğunu sürekli haykırdı. Medyanın yandaş kısmı canhıraş şekilde kumpası savunurken, Fettullahçı Terör Örgütü’nün tuzaklarını delillerle ortaya koyan SÖZCÜ, gerçeklerden yana çizgisinden hiç ödün vermedi.
GÜNDEM
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
30 dakika önceGÜNDEM
60 dakika önceGÜNDEM
1 saat önce